BULMAK İSTEDİĞİNİ GOOGLEDE ARA
İki bin yıllık tarihi içerisinde ana yurtları Orta Asya bozkırlarından Avrupa ve Afrika’ya kadar çok geniş bir alana yayılan Türkler, kültür ve medeniyetleriyle tarihe altın harflerle yazılan devletler kurmuşlardır. Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Memluk, Akkoyunlu, Osmanlı gibi isimler alan bu devletler, Türk kavim ve boylarının eseridir. Bu kavim ve boylar arasında Oğuzların (Türkmenler) tarih açısından önemi diğer kavimlere nazaran daha fazladır. Çünkü Malazgirt zaferi ile Anadolu kapılarını açan, Osmanlı ile cihan devletini kuran, Türkiye’ye üzerinde yaşadığı Anadolu topraklarını vatan yapan Türkmenlerdir.
Varsakların Asıl Yurdu Tarsus ve Çevresidir
Tarsus ve çevresinde yaşamakta olan Türkmen zümresine Varsak adı verilmektedir. Bu topluluk genellikle Varsak adı ile anılmakla birlikte Varsah, Farsak, Fersah adıyla da anılır. Varsaklar için “Karsak” sözünü kullananlar da vardır. Bugünkü Varsaklar ise kendileri için Farsak adını tercih etmektedirler. Varsak kelimesi çeşitli anlamlara gelmektedir. Bunlar: Boy (bir Türk boyuna verilen isim); Şahıs (boy beyi); Silah (eski savaş aletlerinden olan bir çeşit yatağan, kısa kılıç); Yer (dağ); Hayvan (karsak).
Genel olarak ise Varsak ismi Tarsus ve çevresindeki ağaçlı, dağlık bölgede yaşayan Türk halkına verilmektedir ve bu kelimenin onların yaşadıkları yerin coğrafi durumu ile yakın ilişkisi vardır.
Varsakların Anadolu’ya Göçü Malazgirt Zaferinden Sonra Başlar
Ahmet Gökbel’e göre çoğu tarihçi birçok boydan oluşan Varsakların, Türkmenlerin Uçok koluna mensup oldukları hakkında hemfikirdir. Varsak Türkmenlerinin Anadolu’ya göçleri Malazgirt zaferinden sonra başlamıştır. Bu Türkmenler Moğol İstilası sebebiyle (1220) Selçuklu hakimiyetindeki Anadolu’ya göç etmişlerdir. Bir kısım Türkmen, Selçuklu-Moğol otoritesini kabul ederek Anadolu’da kalmış, Moğollara itaat etmeyenler baskıya maruz kalmaları sebebiyle Suriye’ye gitmiştir. Göçler 13. yüzyılda daha da artmış, 14. ve 15. yüzyıllarda ise Çukurova’ya doğru devam etmiştir. Göç hadisesinin yoğun yaşandığı Varsaklarda, yatay hareketlilik bazen tersine de cereyan etmiştir. Bir kısım Varsak’ın, Orta Toroslarda yaşarken daha sonra İran’a göç etmesi, bunun örneğini teşkil eder.
Varsakların asıl yurdunun Tarsus ve çevresi olmasının yanında çeşitli nedenlerle meydana gelen göçler dolayısıyla yurtlarında değişmeler gözlemlenmiştir. Örneğin bir kısım Varsak da Karaman, Kayseri, Kırşehir, Niğde, Antalya (Teke), Aydın, Kars, Maraş ve Kıbrıs’ta yurt tutmuştur. Göçlerin sebebi olarak da bulundukları yerin coğrafi dezavantajlarını ve işsizlik sorununu sayabiliriz. Eğitim durumu ve maddi durum olarak ise Aydın ve Antalya’daki Varsakların bulunduğu konum diğer bölgelerdeki Varsaklardan çok daha iyidir.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşamaya devam eden Varsakların çoğu kimliklerini kaybetmiştir ve mensup oldukları aşireti bilmemektedir.
İnanç ve Âdetler Anadolu İnsanınınkinden Farklı Değil
Varsakların genel olarak inanç ve âdetlerine baktığımızda bu inanç ve âdetlerin şu anki Anadolu insanınınkinden pek farklı olmadığını göreceğiz. Hatta “Bizdeki bu inanç ve âdet acaba Varksaklardan mı geldi?” dedirtecek durumlarla karşı karşıya kalmaktayız. Sonuç olarak aynı toprakta yaşayan insanlar birbirlerinin kültürlerinden etkilenirler ve zamanla kaynaşır giderler.
Çocuğu Olmayanlar Delikli Taştan Üç Kez Geçer
Antalya’da ise çocuğu olmayan köylüler delikli taştan üç kez geçer ve eve gidip çocuk olmasını beklerler. Bu taş Göçerler köyünde bulunmaktadır. Çocuğun cinsiyetinin tayini için de Varsaklarda eskiden kalma ilginç âdetler vardır. Mesela kadının karnı yassı ise kız, sivri ise erkek olacağına işarettir. Ayrıca keçinin çene kemiğinden de yararlanılır. Bir keçi kafası kaynatılır ve keçinin alt çene kemiği ucu püsküllü olursa oğlan, aksi hâlde kız olur. Çocuk kız ise annenin cildi değişir, lekelenir, anne ağırlaşır. Erkekte ise bu belirtiler olmaz.
Hamile Kadın Sola Yatarsa Bebek Kız, Sağa Yatarsa Erkek Olur
Hamilelikte anne sola yatarsa bebek kız, sağa yatarsa erkektir. Anne ekşi yiyorsa kız, acı istiyor ve yiyorsa bebek erkektir. Ayrıca kız ise erken doğumlar görülür ama erkek gününden sonra doğar. Bunun gibi Anadolu insanında yaygın olan inanışları Varsaklarda da görmekteyiz. Çocuğu olup da ölenler, olacak çocuklarının yaşaması için muska yaptırırlar. Sonra da çocuğa Dursun, Yaşar gibi isimler koyarlar. Yahyalı’daki Meryem Ana adıyla anılan ziyaret yeri bu konuda da uğrak yeridir. Buradaki sudan içilip namaz kılınır, dilek için çaput bağlanır ve dua edilir.
Çocuklara Neden “Dursun” ve “Yeter” İsimleri Konulur?
Aydın ve Antalya Varsaklarında ise hamile kadının evinin bir köşesine bir dal çakılır ve o dal oradan çıkarılmadıkça çocuğun yaşayacağına inanılır. Doğan çocuğun yaşaması için bir diğer yöntem ise yoldan geçen birinin adının verilmesidir. Çok çocuk olmasını önlemek için son doğan çocuğa Dursun, Yeter gibi isimler konulur. Katırın doğum yapmaması nedeniyle tırnağı kesilir; kaynatılarak kadına içirilir. Sürekli kızı olan da erkek olsun diye son kızın ismini Döne koyar.
Kız Tarafına Dünürcü İki Defadan Fazla Yorulmaz
Varsaklarda akraba evliliği oldukça yaygındır. Evliliklerin büyük bir bölümü de kız kaçırma yoluyla olmaktadır. Kız tarafına dünürcü iki defadan fazla yollanmaz. Karşı taraf olumlu ya da olumsuz kısa sürede neticeyi bildirir. 1980 öncesi başlık parası da alınırdı fakat günümüzde tamamen kalkmıştır. Düğün üç gün sürer. Kimi yerde iki kimi yerde ise bir güne düşmüştür. Düğüne davet bayrak dikmeden önce yapılır. Aydın ve Antalya Varsaklarında davete giderken havlu, bardak, kaşık ve kibritten bir tane verilir. Böylece davet gerçekleşmiş olur. Bayrağın evin damına dikildiği gün düğün başlamıştır. Davul, zurna ve çalgı eşliğinde düğün devam eder. Son yıllarda ise mevlitlerle düğün yapanlar çoğalmıştır. Çukurova’daki Varsaklarda düğün gününden bir gün önce 10-15 kişilik grup kız evine bir koyun ya da keçi ile kınacı gider. Koyun ya da keçi kesilerek eğlence yapılır ve kına yakıldıktan sonra ayrılırlar. Saimbeyli ve Feke’de ise kız evine gidip keçi kesen oğlan tarafı bir ağacın tepesine yumurta büyüklüğünde bir pamuk diker. Bu ağacın dibine de ikinci bir koyun ya da keçi bağlanır. Gençler bu pamuğa ateş eder ve pamuk düşünce bu hayvan da kesilir, yenir. Pamuk düşmezse hayvan kız evinde kalır ve misafirlere bölüştürülür. Kızın kardeşi bahşiş alması karşılığında kınaya izin verir. Eğlence sonrası kına yakılır.
Düğün Davulun Vurmasıyla Başlar
Düğün merasimi davulun vurmasıyla başlar. Oynanan oyunlar ise tura oyunu, kaba oyunu, üçayak, sirvani, solak, dokuzlu, sin oyunu, halay ve ferdî oyunlardır. Güreş ise eskiden beri Varsaklarda unutulmayan bir oyundur. Günümüzde özellikle durumu iyi olanlar için bu oyunların yerini düğün salonlarındaki eğlenceler almıştır.
Gelin Alma Temsili Develerle Yapılır
Gelin almaya giderken temsili develer yapılır, halaylar çekilir. Ev uzak ise vesaitle gidilir. Kız hazırlanırken dışarıda eğlenilir. Berber oyunu ve doktor oyunu sergilenir. Kız hazırlanınca kızın bir yakını kapıyı kilitler; ancak bahşiş alınca açar. Kız, oğlan evine götürülürken katıra asla bindirilmez, çünkü katır beddualı bir hayvandır ve doğurmaz. Oğlan evine gelindiğinde bir kişi yüksek bir yere çıkar ve para toplar. Feke ve Yahyalı köylerinin bazılarında kız, oğlan evine götürülürken yedi kez cami çevresinde, bir kez de mezarlığın çevresinde dolaştırılır.
Gelin oğlan evine geldiğinde kaynana gelinin başından üzüm, arpa, bozuk para gibi şeyler döker. Kapının eşiğine konan bir bardak suyu ya da ibriği gelin tepik vurarak döker. Eline verilen oklavayı kırar. Bu ikisini de yapabilirse ileride başarılı olacağına inanılır. Eve girdikten sonra kucağına erkek çocuğu olsun inancıyla bir erkek çocuk verilir. Gelin içeri girdikten sonra damat gençlere verilir ve evli gençlerden biri damadı kaçırırsa gençler para ödeyerek geri alır. Damada elbisesi giydirilerek hoca huzurunda nikâh yapılır. Damat, gelinin odasının önüne gelince gençler damadın sırtına vurarak içeri gönderirler. Bunlar daha çok Çukurova Varsaklarında yaşanır. Antalya ve Aydın Varsaklarında bu yapılanların çoğu unutulmuştur.
Güvey Bağlama Varsaklarda Oldukça Yaygın
Çukurova Varsaklarında güveyi bağlama olayı yaygındır. Günümüzde de hâlâ vuku bulan güvey bağlama, kız ya da oğlan ailesinin düşmanlık beslemesi, kızın isteyenden başka birine verilmesi gibi durumlarda başvurulan bir metottur. Bu durumda muska yaptırılarak, nikâh esnasında bir ağaca çivi çakılarak ya da çam ağacına kurşun sıkılarak ve nikâh kıyıldığı anda ele alınan çöpün ikiye kırılması ya da elde bulunan ipe düğüm atılması ile güvey bağlanır. Tüm bu yollara karşılık tedbirler alınır: Güveyi çözeceğine inanan hocaya muska yaptırılır, yeniden nikâh tazelenir, nikâh esnasında çok yakınlar hariç içeriye kimse alınmaz, bağlanan kişinin ayağının altından et kesilip kendisine yedirilir ve en yakın köprüden geçirilir…
Kuyruklu Yıldız Bereketin İşaretidir
Tabiat olayları ile ilgili olan inanışlara gelince: Ay ve güneş tutulmasında Varsaklar havaya ateş ederler ve bol bol ferdî veya toplu olarak dua ederler. Bunlar ay ve güneşin bir an önce tutulmaktan kurtulması içindir. Kuyruklu yıldız ise Varsaklar için bolluk ve kuvvetin işareti olduğu gibi harp olacağına da işarettir. Onu sıradan insanlar göremez; daha çok iyi insanlar görür. Ayrıca kuyruklu yıldız doğunca o gün birinin yıldızının düştüğüne ve bir ölü çıkacağına inanılır.
Varsakların Ocak Aileleri
Varsaklar bazı rahatsızlıklarda doktor yerine ocak ailelerine giderler. Siğili olan, derması oluşan, sara hastası olan, çocuğu olmayan kişi ocak ailelerine başvurduğunda okunur ya da hastalıklı bölgenin üzerine yazı yazılarak tedavi edilir. Ayrıca hayvansal ve bitkisel yöntemler de -pekmez, kuşburnu, yoğurt gibi- tedavi için kullanılır.
Ateşi Söndürmek Fakirliğe İşarettir
Varsaklarda ateşe karşı bir hürmet vardır ve onu söndürmek iyi karşılanmaz; çünkü ateşi söndürmek fakirleşmeye, kişinin kökünün geçip gitmesine işarettir. Mecbur kalındığında destur çekilerek söndürülür. Günümüzde de bu inanç devam etmektedir. Bazı yerlerdeki su da Varsaklar için kutsal kabul edilir. Bunlardan Meryem Ana Mağarası önündeki su, böbrek ve mide rahatsızlıklarına iyi gelir düşüncesiyle bol bol içilir. Çocuğu olmayanlar bu su ile abdest alır; namaz kılarlar.
Gözü Mavi ve Benzi Sarı İnsanların Nazarı Değer
Varsaklara göre her insanın nazarı değmez. Gözü mavi ve benzi sarı insanların nazarının değdiğine inanılır. Bu kişiler herkes tarafından bilinir ve çeşitli tedbirler alınır: Mavi veya yeşil boncuk takılır; hocaya okutulan su veya kişinin kendi idrarından bir miktarı nazarı değen kişiye içirilir; evin görünür bir yerine nal veya hayvan kellesi asılır… Nazar değen kişinin kurtulması için de hocaya muska yaptırılır veya okutturulur.
Yeni Elbiseler Giydirilmeyerek Nazardan Korunulur
Çocuğu nazardan korumak için görünen bir yere nazar boncuğu takılır. Böylece göz boncuğa isabet ettirilir. Karaçalı ve iğde ağacının dalı kesilir, içi delinir, iple çocuğun boynuna asılır. Çocuğa temiz ve yeni giyecekler giydirilmeyerek nazardan korunulur. Bir diğer yöntem ise cinci hocalara muska yaptırmaktır. Nazar değdiğine inanılan çocuğa ise kurşun dökülür. Bu kurşun dökme olayı daha çok Çukurova Varsaklarında görülür.
Bu inançların çoğunun Anadolu’da da devam ettiğini bilmekteyiz. Engin Türk kültürünün içinde Varsaklar, kültürümüzün bugüne taşınmasında bir köprü görevi görmüşler, belki çok zaman öncesinde unutulmaya yüz tutabilecek değerleri günümüze taşımışlardır. Güliz ŞAHİN
TÜRKSOY